top of page

Nefret

Bombalar, patlamalar, güvensizlikler, komplo hikayeleri içinden geçtiğimiz zamanları ülkenin kendisini istifra etmesine benzetiyorum.

Gencecik insanların yanması, birilerinin "oh olsun" demesi, birilerinin karşılığında intikam alması, siyasetçilerin akıl almaz açıklamaları, gaz bombaları vs. derken içimde bir yerin korkudan donduğunu farkettim.

Artık kızmayı, söylenmeyi geçmiş içim. Donmuş.

Anlayamıyordum. Nasıl insanlar bu kadar canavarlaşıp birilerinin ölümü üzerine "keşke daha çok olsaydı" der ya da kutlar?

Nasıl empati yapamaz ve içi acımaz?

Durunca görebildim, tepki vermeden gözlemleyerek, içimi dinleyerek. Durunca bastırılmış öfkemizin istifra halinde nasıl boşalabildiğini görebildim.

Görülmemek, ciddiye alınmamak, sevilmemek, sevildiğini hissetmemek insanda akılalmaz hareketlere/söylemlere sebep olabiliyor. Kendinden ve hayattan nefret eden bir insanın kendine ve hayata öfkesi ancak dışarda başkalarının acıları üzerinden dışarı yansıyor.

Öfke kusmak için pusuda bekleyen saatli bombalar.

İçerde kıvranan acıyı kusmak için drama/acıya/kana ihtiyaç duyan acı bedenler.

Farkındasızlığın, duyguları ifade etmenin yolunu bilmemenin, eğitimsizliğin, sevgisizliğin, cahilliğin bir insanı getirebileceği en zavallı nokta.

Kendini, insanlığını, hayatı seven biri başkalarını ancak sevebilir.

Niyetim sevgisiz kalmış tüm insanların sevgisizliklerin acısına kendi içlerinde girip yasını tutmaları.

Büyük bir cesarettir yas tutmak, öfkeye dönüştürmeden.


Son yazılar 
Recent Posts
Arşiv /Archive
Etikete göre ara
Search By Tags
No tags yet.
Takip için / Follow me
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page