top of page

Bağışlamak

Bağışlamak kelimesi bana içinde "üstünlük" barındırır gibi gelirdi. Eskiden.

Kelime ile ilişkim değiştikçe bağışlamak eylemi ile ilişkim de değişmeye başladı.

Eskiden "bağışladım onu ben" dediğim insanlar zort diye karşıma çıktığında sinirlerim hopladığında da kendime sinirlenirdim, "bunu da beceremedin" diye.

Ne zaman ki bağışlamanın kendini bağışlamaktan geçtiğini bir nebze deneyimlemeye ve anlama başladım, kelimenin enerjisi birden değişiverdi.

Başkasına karşı (olduğunu sandığım) içimde tuttuğum öfkenin, sinirin, hayalkırıklığının karşıdakine hiç bir şey yapmayıp beni zehirlediğini farkettiğimde her şey çok salakça gelmişti.

O enerjiye tutunuyordum.

Oysa elime geçen tek şey kendimi zehirlemekti.

Zehiri meditasyonla, şifacımla seanslarda çalışa çalışa akıtıp o zehrin bedenimi terketmeden önce geçmişimle ilgili unuttuğum ne değerlı tıkanıklara kapı açtığını görünce o enerjiyi sörf yapmak için kullanmayı adet edindim.

Kimi neden bağışlamayız? Bağışlamak için neye ihtiyacımız var?

Kendimizi birini bağışlayacak ve yolumuza devam edecek kadar seviyor muyuz? Magazinsel sinir ve öfkenin ardındaki asıl kırıklığa gelmek için cesaretle bazı sorular sorulması gerekiyor.

Buyuralım buradan yakalım.


Son yazılar 
Recent Posts
Arşiv /Archive
Etikete göre ara
Search By Tags
No tags yet.
Takip için / Follow me
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page