top of page

Kayıp

Bugün bana seansa gelen ve birlikte çalıştığım harika bir kadından aşağıdaki mail geldi.

Ölüm'le iç içe olduğumuz bu günlerde konu yine "ölüm".

Babasını kısa bir süre önce kaybetmişti.

Dün de amcasını yine kanserden kaybetti.

Kalakaldım.

Hayatta ölüm, ölümcül hastalık, felaket, ani kayıp gibi durumlarda gerçekten fabrika ayarlarına dönülüyor.

Ondan izin alarak paylaşmak istedim mailini.

Ölümü, yaşamı, kendini uyuşturmayı bu kadar güzel anlatamazdım. Birinin şu an içinde bulunduğu acının, okuyan bir başkasının, bu kelimeleri yazan benim dönüşümüm için bir zemin hazırlaması, doğada her bir enerjinin anlayamayacağımız bir işlevi olduğuna örnek bence.

Sultan'ın babasının ve amcasının sonsuzluğa ve ışığa karışmasına...

"Dün 28 Temmuz 2015. Amcamı 65 yaşında babamın yanına yolculadık. Canım amcamı. Baba yarısı, tatlı dilli, şefkatli, nazik, sevgi dolu, bilge amcamı. Ölüm, 33 senelik dünya hayatımda yaşadığım en gerçek şey. O kadar gerçekki, insanı bi anda fabrika ayarlarına geri getiriyor.

Sıcacık sarılmalar, gerçekten akan gözyaşları, tutulan eller, okşanan saçlar, birbirinin içini görebildiğin bakışmalar...Herbirimizin sanal hayatlarındaki duyguların içinden öyle bir sıyrılıyorki bu duygular tüm gerçekliğiyle...

Babam hep derdi ki "Kızım bir sevdiklerimin yanından gidiyorum, diğer sevdiklerime kavuşuyorum." O zaman sevdiğim kimseyi bu dünyada kaybetmediğimden, cümlenin ikinci kısmını hissetmeden ezbere dinliyordum. Şimdi o kadar iyi anlayabiliyorum ki, o kadar tüm hücrelerimde hissedebiliyorum ki bu bilge cümleyi, çünkü artık benim de kavuşmak için yanıp tutuştuğum sevdiklerim var orada. Babacığım, amcacığım...

Geride kendi hayatım var. Hayatımın nasıl sonlanacağı kısmı çok net. Öleceğim. Aslında bunu şu an tespit ettim, hayattaki tek gerçek, tek büyük hakikat ve hiç bir din, dil, ırk, kültür, coğrafya tarafından yoruma açık olmayan, kabulü tek nihai gerçek: ÖLÜM.

Önümüzde bu gerçek varken, nasıl hayatlarımızı bu kadar sanal ve gerçek dışı gürültü patırtılarla doldurabiliyoruz?

Bize ölümü unutturan, hayatımızı bir noktada sonlandırıp gideceğimizi, bu dünyadaki sahip olduklarımızı hep bırakacağımızı unutturan ne? Hangi uyuşturucularla kendimi bu gerçekten uzak tutuyorum? Nasıl bu gerçeği unutmadan yaşayabilirim? İş hayatımdaki maskemi, evdeki maskemi, sosyal hayattaki maskemi nerelere atayım da bu gerçeği unutmayayayım.

Kazançları, kayıpları, çıkarları, beklentileri nasıl yok gibi yapayım da bu gerçeği unutmayayım. Neden unutmayayım? Çünkü daha gerçek hiç bir şey yaşamadım. Hikayenin dünyadaki sonunu hatırlamak, hikayeyi oluştururken biz ya da hikayemizi oynarken bizi canlı tutacak, yaşadığımız gerçek duyguları diğerlerinden sıyıracak, zihin oyunlarını susturup gerçeliğimize yakınlaştıracak.

Hayat bir yolsa, Aşık Veysel'in dediği gibi uzun ince bir yolsa ve biz bilmeden ne halde olduğumuzu gidiyorsak bu yolda gündüz gece... Hayat Mehmet amcamın dediği gibi bir sınavsa, ve amacımız sınavı en iyi şekilde geçmekse, bizler de acısız, huzurlu, yaptıklarımızdan, yaşadıklarımızdan pişmanlık duymadan, kalbimiz ferah, korkmadan, diğer sevdiklerimize kavuşabilecek miyiz...

Hayatımda olan güzel insanlara teşekkür ederim, sizleri seviyorum.

Sultan

P.S: Sadece içimden geldi ve sebepsiz, reklamsız, beklentisiz paylaşmak istedim. Merak etmeyin intihar etmiyorum ve kafayı yemedim :)))"


Son yazılar 
Recent Posts
Arşiv /Archive
Etikete göre ara
Search By Tags
No tags yet.
Takip için / Follow me
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page